Olumlu Özgürlük Nedir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından İnceleme
İstanbul’un her köşesinde, metrobüslerde, sokaklarda, işyerlerinde gözlemlediğim sahneler, özgürlüğün ne demek olduğunu sıkça düşündürür bana. Özellikle toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi kavramlarla ilişkili olarak, “olumlu özgürlük” meselesi kafamda giderek daha da netleşiyor. Her birimiz, özgürlüğü farklı şekillerde deneyimlerken, bu özgürlüğün gerçek anlamda var olabilmesi için nelerin gerektiği de önemli bir soru. Özellikle bu kavramların günümüz toplumsal yapılarında nasıl şekillendiği, toplumun tüm kesimlerini farklı şekillerde etkiliyor.
Olumlu Özgürlük Nedir?
Olumlu özgürlük, genellikle “özgürlüğün sadece engellerin ortadan kalkması değil, bireylerin potansiyellerini tam anlamıyla kullanabilmesi için gereken koşulların sağlanması” olarak tanımlanır. Bu, sadece dışsal engellerin kaldırılmasıyla değil, aynı zamanda bireylerin hayatlarında daha fazla fırsata sahip olmaları için içsel ve yapısal desteklerin sağlanmasıyla mümkündür. Yani, özgürlük sadece “yapabilme” ile değil, “gerçekten yapabilme” ile ilgilidir.
Bu bağlamda, toplumun çeşitli gruplarını, örneğin kadınları, LGBTQ+ bireyleri, engelli bireyleri, etnik azınlıkları veya düşük gelirli kesimleri ele alırsak, olumlu özgürlük bu grupların sadece engelleri aşmasıyla değil, aynı zamanda toplumsal olarak güçlendirilmeleriyle ilgilidir.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Olumlu Özgürlük
İstanbul’un en kalabalık caddelerinden birinde yürürken, bir kadının yanında yürüyen erkek tarafından sürekli olarak aşağılanması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ne kadar derinlere işlediğini gözler önüne seriyor. Bu, o kadının özgürlüğünü engelleyen dışsal bir faktör olabilir, ancak olumlu özgürlük açısından daha büyük bir sorunu işaret eder: O kadın, ne kadar güçlü bir kişiliğe sahip olursa olsun, toplumun ona sunduğu fırsatlar sınırlıdır. O kadının potansiyelini gerçekleştirmesi için, sadece fiziksel engellerin kaldırılması yetmez; aynı zamanda eğitimde, işyerlerinde, günlük yaşamda ona sunulan eşit fırsatların olması gerekir.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı olumlu özgürlük, kadının sadece “yaşama hakkı” değil, aynı zamanda kendisini ifade etme, karar alma süreçlerine katılma ve toplumsal olarak tam anlamıyla var olma hakkıdır. Kadınların, çalışma hayatına katılımda, yönetim pozisyonlarında ve eğitimde daha fazla yer alabilmesi, özgürlüklerini sadece engelleri aşarak değil, aynı zamanda aktif bir biçimde güçlendirerek kullanabilmelerini sağlar.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Olumlu Özgürlük
Sosyal adalet, toplumsal yapının her bireye eşit fırsatlar sunması gerektiğini savunur. Ancak bu fırsatlar, bazen sadece engellerin kaldırılmasıyla sağlanamaz. Çeşitlilik ve sosyal adalet açısından olumlu özgürlük, tüm bireylerin – etnik köken, din, cinsiyet, engellilik durumu veya sosyal sınıf farkı gözetmeksizin – potansiyellerini tam olarak gerçekleştirebilmesi için gereken desteklerin sağlanmasıdır.
Örneğin, bir LGBT bireyinin kendi kimliğini özgürce ifade edebilmesi, yalnızca çevresindeki bireylerin ona zarar vermemesiyle sınırlı kalmaz. Aynı zamanda, bu bireyin sosyal güvenlikten, sağlık hizmetlerinden ve hukuksal haklardan eşit bir şekilde yararlanabilmesi gerekir. Eğer bu koşullar sağlanmazsa, o birey özgür değildir; çünkü kendini tam anlamıyla ifade edebilmesi için gerekli olan fırsatlar kendisinden uzaktır.
Benim bir sivil toplum kuruluşunda çalışmam da bana bu tür sorunları derinlemesine gözlemleme fırsatı sundu. İnsanların özgürlükleri, sadece dışsal kısıtlamaların ortadan kalkmasıyla sınırlı değil. Sokakta, toplu taşımada ya da işyerlerinde, bazı grupların yaşamları, toplumun yapısal engelleri tarafından sınırlanmış durumda. Bu da, onların potansiyellerini tam olarak kullanmalarını engelliyor. Örneğin, bir işyerinde, engelli bir bireyin fiziksel engelleri aşmak için gereken koşulların sağlanmaması, onu sistematik olarak dışlıyor. Bu, olumlu özgürlüğün tam anlamıyla sağlanmadığı bir durumdur.
Olumlu Özgürlüğün Gerçekleşmesi İçin Ne Gerekli?
Sokakta gördüğüm farklı grupların hayatları, toplumsal yapının onlara sunduğu fırsatların ne kadar önemli olduğunu bana hatırlatıyor. Bir kadının işyerinde terfi alamaması, bir LGBT bireyinin toplum içinde kendini rahatça ifade edememesi veya bir engelli bireyin erişilebilirlik sorunları gibi durumlar, bu grubun olumlu özgürlükten mahrum kaldığını gösterir. Olumlu özgürlüğün gerçekleşebilmesi için, bu engellerin ortadan kaldırılması ve her bireye eşit fırsatlar sunulması gerekir.
Eğitimde fırsat eşitliği, işyerlerinde çeşitliliğin teşvik edilmesi, toplumsal cinsiyet rollerinin yıkılması, ayrımcılığa karşı güçlü politikaların uygulanması ve toplumsal yapının her bireyi destekleyecek şekilde dönüştürülmesi, olumlu özgürlüğün sağlanmasında kritik adımlardır. Bu adımlar, yalnızca insanların yaşamlarını iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal barışı ve huzuru da güçlendirir.
Sonuç: Toplumun Herkes İçin Eşit Bir Özgürlük Alanı Sunması
Olumlu özgürlük, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur. Bir toplumun tüm bireylerine, cinsiyet, kimlik, etnik köken ve diğer farklılıklarına bakmaksızın eşit fırsatlar sunması gereklidir. Sokakta, metrobüslerde, işyerlerinde gördüğüm sahneler, bu eşitsizliklerin hala ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Ancak, toplumun bu konuda attığı adımlar, herkesin potansiyelini tam anlamıyla kullanabileceği bir özgürlük alanı yaratabilir. Bu özgürlük, yalnızca engellerin kaldırılmasıyla değil, aynı zamanda toplumun her kesimine eşit fırsatlar sunulmasıyla gerçek anlamda sağlanabilir.